Sanat: Uyum, Estetik




Gezegenimizde bolca müzik üretiliyor, icra ediliyor bugünlerde. Elektronik panellerden çıkan devre seslerinden didgeridoo denen o abuk subuk yerli çalgılarına kadar her şey birbirine karıştırılıyor, iyi müzik için. İyi müziğin karmakarışık bir çorba olabileceği görüntüsü gittikçe kabul görüyor.

Deneyselliğin ve sürekli yenilik tavrının tavan yaptığı bir çağda müziği basit bir şey olabileceğini unutarak dinleyenlerimiz ise çok, çok fazla. Oysa Gilmour'un duygusal yoğunluğuna erişebilmiş kaç adamla muhatabız ki büyük iletişim çağının ortasında? Erkan Oğur'un sadelik dolu ustalığına erişmeye yaklaşmış bir müzisyen daha var mıdır? Chopin'in piyano tuşlarıyla ortaya koyduğu melodilerle ulaştığı o müziğe bu kadar karmaşayla hangi müzisyen erişebiliyor? Müziğin estetik tavrının ölmeye başladığı ve mesela "gürültüden müzik oluşturma" tavrının bir armoni olarak kabul edilebildiği günlerde müziğin "uyum" denen şeyde saklı olduğunu unutmaya başlıyoruz. 


Müziğin kulağımıza ruhumuzun karnını doyuran bir besin olduğunu unutup onunla zihnimizi, kulaklarımızı sınamaya çalışıyoruz. Hissetmek için değil sadece duymak için dinliyoruz. Ve sanki, müziğin de içini boşaltmaya başlıyoruz. Yirmi birinci yüzyıl insanı ruhundaki karmaşayı katıksızca müziğin içine doldurarak müziğin de içini boşaltıyor. Unutuyor; müzik bir kaos değil, bir uyum işi. Kolaya kaçmayı bırakmamız gerekiyor.

0 yorum:

Yorum Gönder